Kategoriler
Düşünce

Hani o ilk cümle var ya..

Okurken dinleyin;

https://open.spotify.com/track/3IU3DpvqaJO0NJVf6Ekv8a

Herhangi bir işe başlamadan önce o ilk adımı atmak zordur. Atarsan gerisi gelir derler. Yazı yazmak için de o ilk cümleyi yazabilmek gerekir. Ondan sonrası gelir ve yazarsın. Tabii bunun için kafanda mutlaka o yazının içeriğinin -karmaşık da olsa- taslak olarak da hazır olması gerekir. Ya da şöyle diyelim; yazacak bir şeyin de olması gerekir. Sadece bazen kağıda ya da şu anda olduğu gibi web sayfasına dökebilmek zordur ve işte o zaman o ilk cümleyi yazabilmek ihtiyacı ortaya çıkar. O halde ben işin bu kısmını hallettim diyebilirim. Çünkü yazacak çok şeyim var ve ilk cümleyi -hatta daha da fazlasını- yazdım.

İnsanoğlunun belirli ihtiyaçlarının olduğu aşikar. Yazmak da pek tabii bunlardan biridir. Ancak yemek, içmek, tuvalete gitmek vs gibi bir temel ihtiyaç olduğu da söylenemez. Ne amaçla yazmayı istediğimiz bence burada önemli. Duygu ve düşüncelerimi bir de yazılı bir şekilde göreyim dürtüsü ile mi yazmak yoksa belirli bir hedefe dönük olarak yazmak (kitap yazmak, senaryo yazmak vs) mıdır mevzu bahis olan?

Yazı yazmak ciddi bir iştir. Eğer siz de yazı yazabilmek istiyorsanız şunları yapın;

  1. Her gün 123/6*12 kelime yazın
  2. Yazmadan önce mutlaka 245 kere çipetpet deyin
  3. Kesinkes parmak kaslarınızı geliştirmek için egzersiz yapın

Tabii ki de şaka yapıyorum. Nedense son zamanlarda özellikle Medium gibi yeni nesil kollektif blog diyebileceğimiz alanlarda yazı yazmak üzerine teknik bilgilerin ve ipuçlarının verildiği yazıların çokluğu dikkatimi çekmeye başladı. Bütün bunlara saygı duysam da bu konuda, bir insan yazabilme yetisine sahipse zaten bir şekilde yazar, düşüncesine sahibim. Yani yazamayana teknik-taktik de sökmez kanısındayım. Kaldı ki yazmaya bir şekilde başlamış olan yazma yeteneğine haiz kişi kendi tekniğini, çalışma tarzını kendi belirler. Yani bütün bunlar sadece bu teknikleri yazıya döken kişinin konu sıkıntısı çektiği ya da yazısının okunması ile ilgili bir derdi olduğunu bana işaret ediyor. Evet buna da saygı duyuyorum.

Oysa ben sadece yazı yazmak istiyorum. Kafamdakileri yazıya dökebilmek ve onların belki de daha güzel görünmesi, daha anlaşılabilir olmasını sağlayabilmek. Her ne kadar bir teknik bilmesem de bu konuda kendimi keşfetmek isterim. Evet ben de yazılarım okunsun isterim. Yoksa deftere yazar, arada sırada açıp kendim okurdum.

Son olarak, yazı yazmanın da günümüz kültürünün ve dolasıyla tüketim arzusunun bir parçası olabilmesine üzülsem mi sevinsem mi bunu bilemiyorum. Yani her ne kadar yeteneği olan zaten bir şekilde yazar diyorsam da birçok insanın özenmekten dolayı da olsa hayatının bir bölümünde yazı yazmaya çalışması ona olumlu olarak dokunur diye düşünüyorum. Ancak yazı yazmanın bile bu -sevimsiz- kültürün içinde kaybolma riskinin olması da büyük bir ironi olarak karşımızda duruyor.

Yazar Dinçer Başdemir

Kitapları, müziği, teknolojiyi, fotoğraf çekmeyi, hayvanları, bilimi, ailesini ve dostlarını çok sever. Çok düşünür ama boş düşünür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir