Kategoriler
Öykü

Kefaletin Bedeli

Meyhaneden çıktığımda henüz başladığı belli olan yağmur toprakla karışıp yaydığı kokuyla bir anlık yaşama sevinci verince unutuverdim her şeyi. Kısa süreli iyileşmeden sonra göğsümün ortasına gelip yine oturdu o yumru. Otobüse binmek istemedim. Birkaç durak yürüyüp nefes almak, biraz yenilenmek istedim.

Senin neyine ulan huyunu suyunu bilmediğin adama kefil olmak, dedim kendi kendime. Nasıl öderim ben o parayı şimdi? Canan’a diyebilir miyim ki “Kusura bakma canım, sen tanımazsın, bir arkadaşa kefil oldum, artık mis gibi bir sorunumuz var. Kızımızın üniversite parasını çöpe attım” diye? Tam yüz elli bin lira. Bunun için üç yıl yemeden içmeden çalışmam gerekiyor.

O kadar güvenilir, yardım sever ve saygılı olduğuna inandığım birinin bunları yapması ayrı bir hayal kırıklığıydı. Rahmetli annem insanlara çabuk güveniyorsun diye endişelenirken ben önemsemeyip “Aman anne, büyütme bu kadar” derdim “İnsanlara güvenmezsen hep korkarak yaşarsın”. Düşünüyorum da ben bu adamın ne ailesini gördüm, ne evini. Nerede yaşar, ne yapar? Anlattığına göre karısıyla beraber mütevazı bir hayat yaşıyor. “Köyümde yaşıyorum hala” derdi, beni davet etmek istediğini söylerdi hep. Söylediklerine inanmayıp sorguladım mı ki, “Bana kefil olur musun” dediğinde sorgulamadığım gibi?

Kimseye diyemedim. Hem utandım, hem de korktum.

Bugün aradığımda bana karşı umursamaz tavırlarını fark edince ilk anda nasıl da donup kaldığımı düşünüyorum şimdi. Namussuz herif. Telefonu kapatıp kendime geldikten sonra bütün gün bir insanın bu kadar kötü olabilmek için ne kadar çabalaması gerektiğini düşünüp durdum. Belki de onun adına utandım, bilemiyorum.

Bir haftadır bu sıkıntıyla uğraşırken belki biraz konuşuruz diye Nedim’i aradım bugün. En yakın dost. Sıkıntılı olduğumu anlayıp, “Gel sana rakı ısmarlayım, hem dertleşiriz” dedi. Beni en çocuk halimden beri tanıyan sakin ve güzel adam Nedim. Sen ona anlatırsın, o da kalın siyah kaşlarını önemsediğini gösterecek şekilde çatarak sakin sakin dinlerken, bir eliyle de artık kırlaşmaya başlamış sakalıyla oynar ve sanki sorunun çözümü o sakalların arasında bir yerdeymiş de onu arıyormuş gibi bir şekle bürünür.

İkinci dubleyi içerken “Boşver” dedi, “Bir çaresini buluruz. Canını mı alacaklar?”

Almayacaklar tabii ama tek başıma yaşamıyorum ki bu hayatı be Nedim. Sigaramdan son bir fırt daha alıp ıslak caddeye fırlattım. Ceketimin iç cebini yokladım bir sigara daha yakmak için ama bitmiş. Az ileride bir market yanıp sönen renkli ışıklarıyla kendini belli edince oraya doğru yöneldim.

Kaygısız Tekel Bayii. İçeri girdiğimde marketin sahibi olduğunu tahmin ettiğim, tığ gibi görünen adam rahat tavırlarıyla küçücük dünyasının içinde oturmuş, bir gözüyle televizyona bakarken ne istediğimi sordu. Hiç müşterisi olmasa da hayatı yolunda gider bu adamın. “Kısa iki bin verir misin?” dedim. Bir an için adamın rahatlığını kıskanıverdim. Sorunun varken başkalarının hayatlarına özenirsin ya, öyle işte. Onlar cennet bahçesinde yaşıyormuş, onlar sağlıklı, onların borçları yokmuş, onlar kimseye kefil olmamış. Benden başka herkes huzurluymuş gibi gelmişti o anda. Para üstünü sert bir şekilde alıp hızlıca çıktım.

“Artık olan olmuş” demişti Nedim. “Büyüdük diye alacağımız dersler bitti mi sandın oğlum? Borç alacağız birinden, başka çare yok. Takma kafana”. Benim derdimi sanki ikiye bölüp paylaşmış gibi “borç alacağız” deyince beni hem sevindirmiş, hem de duygulandırmıştı.

Önüme çıkan küçük taşları yumuşak vuruşlarla sağa sola ata ata yürürken, lise yıllarında okuldan eve dönüş yolunda tek omuzumuza astığımız çantalarla geze geze, güle oynaya koşarak yol üzerinde gördüğümüz kozalaklarla futbol oynamaya çalıştığımız geldi aklıma.

Doğru demişti Nedim, “Yapacak bir şey yok, olan olmuş”. Onun tavsiyesine uyup eve gittiğim gibi Canan’ı karşıma oturtup durumu tüm detayıyla anlatmaya karar verdim. Ona anlatınca anlayışla karşılayacak ve sonra güçlenip üstesinden gelecekmişiz gibi aceleyle adımlarımı hızlandırıp heyecanla yürümeye devam ettim.

Yazar Dinçer Başdemir

Kitapları, müziği, teknolojiyi, fotoğraf çekmeyi, hayvanları, bilimi, ailesini ve dostlarını çok sever. Çok düşünür ama boş düşünür.

“Kefaletin Bedeli” için 2 yanıt

Dinçer Başdemir için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir